İsmail Heniye

Ailesi, 1948'de işgal edilmiş bölgede yer alan Askâlân şehrine bağlı el-Cevrâ köyündendir. İşgalci siyonistler on binlerce aile gibi onun ailesini de göçe zorlamışlardı. Ailesi de köyünden çıktıktan sonra Gazze'de Şâtî mülteci kampına yerleşti ki burası yoksulluğun ve imkânsızlığın en baskın olduğu mülteci kampıdır. İsmail Heniye bu kampta 1963'te dünyaya geldi. Çok küçük yaşlardan itibaren babasıyla birlikte sabah namazlarına evlerinin yanı başındaki Batı Camisi'ne giderdi. Böyle cami, cemaat ve ibadet ruhuyla yetişti. Caminin imamı Şeyh Musa Gaban'ın elinde yetişti. Onun gözetiminde hafız oldu. Muhtelif dinî ilimleri tahsil etti. **

Küçüklüğünden itibaren spora meraklıydı. Bu yüzden on yıl süreyle Gazze'de İslâm Cemiyeti Spor Kulübü'nün başkanlığını yaptı. Ayrıca eş-Şati ve İslâm Cemiyeti futbol takımlarında oynadı. Sadece futbola değil yüzme başta olmak üzere muhtelif spor dallarına ilgi duymuştur.

Heniye'nin İslâmî Hareket'le ilgisi 1979'da eş-Şatî mülteci kampındaki Kuzey Camisi'nde Şeyh Ahmed Yasin'le tanışmasıyla başladı. O zaman tabiî HAMAS adında bir yapılanma yoktu ve Ahmed Yasin Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki teşkilatlanmasının öncülüğünü yapıyordu. Söz konusu tanışmadan sonra Heniye de bu cemaate katıldı ve aktif elemanlarından oldu. Konuşma ve etkileme konusundaki kabiliyetini de değerlendirerek bu cemaatin toplumda yayılması ve güçlü hâle gelmesi için yoğun çalışma başlattı. Gazze İslâm Üniversitesi'ne girmesinden sonra burada cemaatin öğrenciler arasındaki örgütlenmesinin başını çekti. 1985-86 yıllarında da üniversitenin Öğrenci Meclisi'nin başkanlığını yaptı.

Müslüman Kardeşler'in işgale karşı fiili mücadeleyi organize etme amacıyla yapılandırdığı Filistin İslâmî Direniş Hareketi (HAMAS)'ın ilk çekirdeği de Gazze İslâm Üniversitesi'nde oluşturulmuştur. HAMAS'ın Müslüman Kardeşler'den kopma değil işgale karşı fiili mücadeleyi yürütme amacıyla yine cemaatin Filistin'deki ileri gelenleri tarafından gerçekleştirilen örgütlenme olduğunu burada bir kez daha vurgulayalım.

1987'de intifadanın ilk kıvılcımı Gazze İslâm Üniversitesi'nde çakıldı ve HAMAS'ın adı da ondan sonra duyulmaya başlandı. İsmail Heniye de bu kıvılcımın çakılmasında, Gazze İslâm Üniversitesi'nde intifadayı başlatan faaliyetlerin organize edilmesinde etkin rol oynayanlardan biriydi. Bu yüzden intifadanın başlamasından 15 gün sonra işgalci saldırganlar tarafından tutuklandı ve 18 gün Ensâr zindanında tutuldu.

Heniye o intifadanın başladığı sırada henüz 24 yaşındaydı. İlk olayların ardından tutuklanıp 18 gün zindanda tutulduktan sonra serbest bırakılan Heniye çok geçmeden yeniden tutuklandı. İşgal devletinin Filistinlilere özel olarak uyguladığı idarî tutuklama ile hiç yargı önüne çıkarılmadan altı ay zindanda tutuldu. Serbest bırakılmasından sonra yine aktif mücadeledeki yerini aldı ve bu kez HAMAS'ın güvenlik mekanizmasını şekillendirmek amacıyla birkaç arkadaşıyla birlikte çalışmaya başladı. Ama işgal devleti fazla fırsat vermedi ve 1989'da Şeyh Ahmed Yasin'le birlikte tutuklandı. Zindanda bulunduğu sırada kendisine HAMAS'ın gençlik kanadının lideri gözüyle bakıldı. Dolayısıyla zindandaki gençlerin eğitilmesinde ve yönlendirilmesinde aktif rol oynadı. Gençlerin maneviyatlarını sürekli canlı tutmak amacıyla günlük konferanslar veriyordu.

İşgal devleti onu serbest bıraktığında niyeti yine iyi değildi. Çünkü böylece zindandaki gençlere sürekli mücadele ve kararlılık ruhu kazandıran birinden kurtulmak istiyordu. Ama onu rahat bırakmayı da düşünmüyordu. Nitekim çok geçmeden işgal devleti başbakanı ve "kemik kıran Rabin" unvanıyla tarihe geçen İzak Rabin'in kararıyla HAMAS'ın ve İslâmî Cihad'ın önderlerinden oluşan 415 kişi bir gece yarısı evlerinden alınarak gözleri bağlı bir şekilde Güney Lübnan'ın Mercu'z-Zuhr bölgesine bırakıldı. Bunların içinde İsmail Heniye de vardı. İşgal devleti o insanları sürgün ederek Filistin'deki İslâmî direnişi başsız bırakmayı, önder konumundaki kişileri tamamen tasfiye etmeyi amaçlıyordu. Bu ilk sürgünde tasfiye ettiği kişileri Filistin'den uzaklaştırmayı başarması durumunda bir başka grubu sürgün etmeyi ve böylece direnişte motor vazifesi görenlerin tümünden kurtulmayı planlıyordu. Ama sürgüne gönderilenler vatanlarına dönüşten başka hiçbir formüle razı olmadılar. Avrupa ülkeleri işgalci siyonist devleti rahatlatmak amacıyla Mercu'z-Zuhr sürgünlerine büyük vaadlerde bulundular. Ama onlar, nefse hoş gelen bütün dünyevi nimetleri ellerinin tersiyle iterek vatanlarına dönme konusunda ısrarlı davrandılar. Bu mücadelede Mercu'z-Zuhr sürgünlerinin başkanlığını da Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi yaptı.

Bir yıl süren sürgünden sonra ısrarlı mücadele ve halklardan gelen tepkiler sebebiyle işgal devleti Mercu'z-Zuhr sürgünlerinin vatanlarına dönmelerini kabul etmek zorunda kaldı. Ancak birçoklarını dönmelerinin hemen ardından zindana attı. Özellikle Prof. Rantisi gibi tecrübeli ve öne çıkmış isimler zindana atılanlar arasında yer aldı. Heniye ise genç takımdandı ve dışarıda kaldı. Bu yüzden zindana atılanların boş bıraktığı yerleri doldurması ve önder konumunda yer alması gerekiyordu.

Heniye'nin Gazze'de HAMAS'ın lider kadrosu içinde yar aldığı bu dönemde FKÖ ile işgal devleti arasında da "barış" şemsiyesi altında pazarlıklar başlamıştı ve HAMAS Filistin halkının haklarından önemli tavizler verme anlamına gelen bu pazarlıklara şiddetle karşı çıkıyordu. 1994'te Gazze - Eriha Anlaşması olarak da tarihe geçen Kahire Anlaşması'nın imzalanmasıyla birlikte Arafat yönetimi iş başına geçti. Heniye'nin normalde el-Fetih ve FKÖ'nün ileri gelenleriyle iyi ilişki içinde olmasına rağmen söz konusu anlaşmalara karşı çıkması sebebiyle bu kez onun için özerk yönetim baskıları dönemi başladı. Bu yönetim tarafından da üç kez tutuklanıp hapse atıldı. Buna rağmen özerk yönetim ileri gelenleriyle siyasi ihtilaflarını saklı tutmadan kişisel ilişkilerini korumaya çalıştı.

1997'de Ürdün'le işgalci siyonist devlet arasında gerçekleştirilen bir pazarlık neticesinde HAMAS lideri Şeyh Ahmed Yasin'in serbest bırakılmasından sonra Heniye onun yardımcılığı görevini yürütmeye başladı. Ağustos 2003'te Şeyh Yasin'le birlikte İsrail'in F-16 tipi jetlerinin füze saldırısına hedef oldu. Ancak füzelerin oturdukları dairenin bulunduğu kata isabet etmemesi sebebiyle kurtuldular.

Şeyh Yasin'in 22 Mart 2004'te şehit edilmesinden sonra İsmail Heniye Gazze'de HAMAS'ın siyasi kanadının ileri gelenleri arasında faaliyetlerini yürütmeye devam etti. 25 Ocak 2006 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerde de bu hareketin Değişim ve Islah listesinden parlamentoya girdi.

Filistin özerk yönetiminin yeni hükümetini oluşturmakla görevlendirilmiş olan İsmail Heniye Bakanlar Kurulu listesini başkan Mahmud Abbas'a sundu. HAMAS aslında Filistin'deki tüm direniş gruplarının iştirak edeceği bir ulusal ittifak hükümeti kurmayı ve böylece işgalin kuşatma planlarına karşı ortak cephe oluşturmayı amaçlıyordu. Fakat bu amaç ne yazık ki gerçekleşmedi. Halid Meş'al'in dile getirdiği ve birçok yorumcunun da dikkat çektiği üzere bundan ABD baskılarının önemli etkisi oldu. Bu etki yerine göre doğrudan yerine göre de dolaylı olmuştur. Doğrudan etki izlenen havuç sopa politikasıyla kendini göstermiştir ki bunun en çok el-Fetih'in kararını yönlendirdiğini düşünüyoruz. ABD daha önce özerk yönetime verdiği maddi desteği el-Fetih'e verme vaadinde bulundu ve bunun için HAMAS hükümetine girmemesini şart koştu. Hükümete girmesi durumunda bu vaadini gerçekleştirmeyeceği gibi doğrudan örgüte siyasi desteğini de tamamen keseceği tehdidinde bulundu.

İsmail Heniye Şuanda Filistin Hükümetini Başkanı olarak Görev yapmakta ve bu onurlu görevini zorluklar içerisinde de olsa en iyi şekilde yerine getirmektedir.