Eş-Şeyh İbrahim İpek Efendi (ks)

20 Eylül 1934 yerli köyde doğdu babasının ismi Mehmet efendi olup, annesi Fatma hanımdır. Anne tarafından seyittirler. Çocukluğunu doğduğu yer olan yerli köyde geçirmiş, 14 yaşında Hüsnü Gülzari hazretlerine intisap etmiş 17 yaşında evlenmiş, İskilipli alimlerden Mekkeli Ömer hoca efendiden Arapça, tefsir ve fıkıh dersleri almış ve bu arada hıfzını tamamlamıştır ve Hüsnü Gülzari hazretlerinden hilafet aldıktan sonra vefatına kadar irşad vazifesini ifa etmiştir.

İbrahim İpek efendi uzun boylu iri yapılı ve heybetli idi. Yolda yürürken herkesten yüksek görünür, parmağına yüzük takar, temizliğine çok dikkat ederdi. Geniş pantalon gömlek ve üzerine yelek giyerdi. Camiye ve sohbete giderken pardüsü giyinirdi. Sohbetlerde ve evinde genelde sarık sarınır ihvana bu şekilde görünürdü. Dişlerini fırçalar ve misvak kullanırdı. Sakallarını sabunla yıkar, mis kokular sürünürdü. Kendisi dünya ve Ahiret dengesini kurmuş nadir zatlardandı. Ahlakı peygamberi ile muttasıf bu asırda peygamberin kamil halifesi varisi olan örnek bir insandı. Meclisine hakim kalpten geçenlere vakıf ihvanına hadim bir zat idi. Münkirlere ve müfsitlere celal ile gösterdiği kerametler dillerin bağlanması ilimlerinin ketmolunması gibi şeyler kerameti adiyeden sayılmakta idi. Ziyarete gelenlerin önceden bilinmesi yemek aş hazırlıklarının evvelden yaptırılması ve müşküllerinin halledilmesi bu cümleden sayılır.

Çocuk yaşta hıfz ettiği Kur’an-ı kerim ve onun manasına aşinalığı Kur’an ahlakı ve Ahlakı nebeviye ile tahalluku, bütün bu keramet ve kemalatta hal ve tavır ve durumunda yokluğa düşmesi varlıktan sıyrılması her hal ve tavrı ile Rab (c.c.) izhar etmeyi onun zikredilmesini sağlayan hadimi rabbil alemin olması yakınlarınca bilinen hakikatlerindendir. (c.c.) ya gidecek yolda taliplerin yolunu açması, görünen rüyaların önceden bilinmesi sülukun inceliklerine vukufiyeti değişik meşreplerin seyri sülukuna aşinalığı onun kemalinin görünen cüzi parçalarındandı.
????: Tevbe ~ Tevbe Edenler'in Sitesi !! http://www.tevbe.org/forum//showthread.php?p=365

Ailesine ve yakın çevresine olan müşfikliği ihvanına ve tariki hakka olan hizmetleri ahde vefası kayda değer özelliklerindendir. Erkek evladının sonradan doğması ve ihvanının maddi fakir olması ailesini maişet geçim dertleri meşakkati dünya irşat hizmetlerinin kısmi aksamasına yol açsa da bütün bu olumsuz durum ve şartlarda bu hizmeti can siperane götürmesi onun ayrı bir kemal yönüdür. Bütün bu telaşede kırk küsür hac ve umre yapmaya fırsat bulması onun ne kadar gayretli meczup ve mergup bir zat olduğunun işaretlerinden olsa gerektir.

Hayatını müstakilen konu aldığımız ve divanlarınında bulunduğu İpek Yolu adlı eseri okuduğunuzda Şemsi Tuba Tabani Veli İbrahim Rüştü İpek efendiyi daha iyi tanımanız mümkün olabilecektir. Biz burada muhtasar kısa bilgiler ve seçme divanlara yer vermekle yetineceğiz.

Bir hoca efendiyi dualatmak isteyen arkadaşı tariki Uşşakinin diğer meşayihlarini ona kabul ettirememiş. En son olarak İbrahim İpek efendiyi görmeye karar kılmışlar. O alim ise benim 10 adet sorum var, o soruları cevaplarsa ben ikna olurum demiş. İkna olsa da tarikata girmeyi düşünmüyormuş. Çorumdan iskilibe gelen dervişler dergaha götürmek üzere çay şeker ekmek almışlar Hoca efendi “Ne o efendiye rüşvet mi götürüyorsunuz” diye takılmış Onlarda biz senden bir şey istemiyoruz sen karışma deyip Yerliköye gelmişler. Efendinin bulunduğu mecliste 30-40 kişi kadar olmuşlar Efendi o alimin arkadaşlarına bile söylemediği soruları sırayla cevaplamış her cevabın sonunda “öyle değimli hoca efendi” deyip onunda tastikini alıyormuş. Bilahare rüşvet nedir diye sormuş “Rüşvet bir kişinin hakkı olmayan bir şeyi üçüncü bir şahıstan başkalarının hakkını gasp ederek menfaat karşılığı almaya çalışmasıdır. Hoca efendi bak bunlar getirdi siz yiyorsunuz sizin getirdiklerinizi başkaları yiyecek burası dergahtır. Bunun adı da hediyedir. Peygamberimiz hediyeyi kabul etmiş rüşveti yasaklamıştır” demiş. Bu olayın üzerine o hoca efendi dualanmış derviş olmuştur.
????: Tevbe ~ Tevbe Edenler'in Sitesi !! http://www.tevbe.org/forum//showthread.php?p=365

- İhvandan birisi ( Hacı Müdürün Amcası) İbrahim İpek efendinin halifesi Hüseyin efendinin yanına gelmiş bir maneviyat anlatmak istediğini bildirmiş. İzin aldıktan sonra “Efendim kızıl ırmaktaki evimizde gündüz sedirde otururken gönlüm geçmiş. Yakaza halindeyken bir dervişin bizim nahiyeye geldiğini ve alacaklısı olan kişinin kapısını çaldığını kapı açılmadığı için geri döndüğünü gördüm. Dönüşte cadde üzerine Azrail a.s. önüne çıktı elindeki aletle o dervişe vurdu derviş yere yıkıldı. Karşısına şeytan aleyhilane geçti. Elindeki cam kavanozdaki suyu kendisine teklif edip imanını ondan istedi aralarında çekişme başladı. Derviş sağa dönüyor o sağına sola dönüyor soluna geçip aynı talepte bulunuyordu. Bu arada beyaz bir bulut peydah oldu ve içinden İbrahim İpek efendi çıktı ve Azrail a.s.’a “niçin acele ediyorsun bunun bizim dervişimiz olduğunu bilmiyor musun ?” diye sordu. O da “Bilmez olurmuyum onun için son darbeyi vurmadım sizin gelmenizi bekledim” buyurdu. İbrahim İpek efendi geldi, şeytan aleyhilaneye bir tepik vurdu. Elindeki cam kavanoz parçalandı. Kızılırmağa doğru döküldü ve şeytan aleyhilane kaçıp kayboldu. İbrahim İpek efendi dervişin başına geldi hangi esmayı çektiğini sordu. O da hu esması dedi. İbrahim İpek efendi de “hu de bakayım” dedi. Derviş hu demeye başladı hu hu hu derken bütün cihan onunla hu demeye başladı ve derviş bu şekilde ruh teslim etti. İbrahim İpek efendi de geldiği gibi buluta binip kayboldu. Kendime geldiğimde yakaza olduğunu anladım ve çok etkilendiğimden yerimden kalkamadım. Biraz sonra kapı açıldı ve yeğenim içeri girdi. Heyecanla, amca köye bir derviş gelmiş. Alacaklısının kapısını çalmış, evde bulamayınca cadde üzerinde vefat etmiş deyince. Az önce teferruatlı gösterilen olayı anlattığını anladım. Hemen taze bir abdest alarak caddeye indim. Herkes az evvel ölen dervişin başında toplanmıştı. Bende az evvel gördüğün olayı teyit için kırılan cam parçalarını aramaktaydım diye olayı nakletmiştir.

- Şeyhliğin kendisine yeni verildiği dönemde, kendisine münkir bir köylü “Ben senin şeyh olduğunu düvenin üzerine ayağını bas, eğer traktör seni yerinden oynatmazsa o zaman anlarım” demiş. Böyle bir iddia üzerine İbrahim İpek efendi ayağını düvenin demirine basmış, traktörün tekerlekleri döndüğü halde düveni bir milim oynatamayan o kişi acizlenip efendiyi tasdik zorunda kalmış.

İbrahim İpek efendi bu olayı naklettikten sonra “bu hal acemi şeyhliğimizde oldu. Şimdi olsaydı güler geçerdim” derdi.

Hüsnü Gülzari hazretleri bir gün İbrahim İpek efendiye “oğul maneviyatımda bir keresinde hakikat pazarına uğradım. Şu keramet şu baha, bu keramet şu baha diye satıyorlar. Baktım hepsinin ilerisinde ve yükseğinde C.C.’nun baha yetmez rızası var. Sen rızaya talip ol emi” diye irşat ve ikaz etmiş. Bu irşat ve ikaz tüm ihvana ve bize ebedi bir vaizdir. Gaye keşif keramet ve basiret değil C.C.’nun rızasıdır. Mevlam kavuştursun. Amin.

Kendisini sizlere tanıtmaya arzu etmiş olduğumuz İbrahim İpek efendi nefsini bilmiş rabbine yakınlık kespetmiş. C.C.’nun ve onun Habibi tarafından insanların u Tealaya marifet kespetmesi için vazifelendirilmiş şahsiyetlerden biridir.

İbrahim İpek efendi de bir ömür boyu nefis ile cihat yapmış nefsinin heva arzu ve isteklerine gem vurmuş. Böylece cenabı hakka marifet kespetmiş bu nedenle Resulü SAV. tarafından mana aleminde kendisine Mücahit mahlası verilmiş bir dostudur. C.C. kainatı Habibi edibine duyduğu sevgi ve muhabbet ile yaratmış her zaman diliminde bir kişiyi habibiyet mertebesine çıkararak ve o zata duymuş olduğu muhabbete intizamı alemin devamını sağlamıştır.

İnsanı kamil olarak vasf edeceğimiz bu insanları bütün insanlığa ve kainata bu manada faideli olduğu muhakkaktır. C.C. “ben yeryüzü halkına gadap etmek isterim. Lakin o an onların içindeki dostlarım hatırıma gelir. Celalim cemale dönüşür de, onlara rahmet ederim” buyurmuştur.

İşte şahsiyetini tanıtmak istediğimiz bu zat şemsi tüba tabani veli İbrahim Rüştü İpek el Mücahit Çorumi efendi yaşadığı dönemde bulunduğu makam itibari ile böyle bir zat idi. C.C. şefaatlerine nail eylesin.

İbrahim İPEK efendi Hüsnü Gülzari hazretlerinden icazeti aldıktan sonra Fehmi efendinin ‘de kısa zaman sonra vefat etmesiyle Uşşaki tarikatına üstat olmuş, ser halife olarak hizmetine devam etmiştir. Kendisi Hüseyin Murat efendiye, Hasan Mansur efendiye, Esat Celali efendiye ve Fatih Nurullah efendiye icazet yazmıştır. Bir keresinde bize “12 tarikatın adamı hakikatta gözümün önünden geçmezse derviş olmaz demiştir. Böylece hem Uşşaki tarikinin hem de umum tariklerin reisi olduğunu bizlere beyan etmiştir. Bir keresinde gördüğü bir maneviyatta Resulü (S.A.V) ‘in kendisini Ridasının üstüne oturttuğunu 12 tarikatın dervişinin kendisine rabıta edebileceğini ve bu olayla bütün şeyhlerin kendisine muhtaç olduğunu beyanla kemalini bizlere bildirmiştir.